Çeşitli etnik ve ırksal farklılıklar olmak kaydı ile doğan her 8 kadından (%12.9) ve her 800 erkekten biri (%0.13) hayatı boyunca meme kanseri olmaktadır. Her yıl dünyada yaklaşık 2.5 milyon kadında yeni meme kanseri tanısı konmaktadır.
Dünyada görülen kanserlerin en çoğu (%12.5) meme kanseri, ikincisi akciğer kanseridir (%12.2). Kadınlarda en sık görülen kanser meme kanseridir. Amerikada her üç yeni kanserden biri meme kanseridir. Bu kadar sık olmasına ragmen kanserden ölüm sıralamasında meme kanseri beşinci sıradadır.
İnsanlar doğuştan gelen bir takım özellikleri dışında, yaptıkları seçimlerle her kanserde olduğu gibi meme kanseri içinde risklerinin artmasına veya azalmasına neden olmaktadır. Bu yazıda sizlere meme kanseri için risk faktörü sayılan konuları açıklamaya çalıştım.
Kadın cinsiyet: Kadın olmak meme kanseri için başlı başlına bir risk faktörüdür. Erkeklerde de meme kanseri görülür ama her yıl yeni tanı konan meme kanserlerinin sadece %1 kadarı erkeklerdedir.
Erkeklerde meme kanseri az görülmektedir. Kadınlarda meme dokusu 3-4 yıllık bir süreç sonunda, yaklaşık 14 yaşında oluşur. Oysa erkeklerde genellikle olgun bir meme dokusu hiç gelişmez, meme gibi görünen çoğunlukla sadece yağdır.
Meme dokusu kadın ilk kez emzirene kadar genellikle tam gelişmemiş (mature olmamış),östrojene karşı çok duyarlı ve aktiftir. Erkek memesi ise hemen hiç aktivite göstermez ve çoğu erkekte östrojen seviyesi çok düşüktür.
Yaş: Yaş ilerledikçe meme kanseri görülme sıklığı artar. İleri yaş meme kanseri için bir risk faktörüdür. Meme kanseri olan sekiz kadından bir 45 yaşından küçükken, üç kadından ikisi 55 yaşından büyüktür. Yaş ilerledikçe genetik yapımızda kansere yol açan değişiklikler (mutasyonlar) artmakta ve bizim de bu değişiklikleri düzeltme kabiliyetimiz azalmaktadır.
Kişisel meme kanseri hikayesi: Önceden meme kanseri geçirmiş olması aynı memede başka bir yerde (meme koruyucu ameliyat yapıldıysa) ya da karşı memede yeni bir odakta meme kanseri gelişme riskini arttırır. Meme kanseri geçirmiş kişilerde yeni meme kanseri riski normal popülasyona göre 3-4 kat daha fazladır.
Ailede meme kanseri hikayesi: Ailesinde (kan bağı olan kişilerde) meme kanseri olanlarda meme kanseri daha sık görülmektedir. Birinci derece kadın akrabalarında (anne, kız kardeş ve kız çocuklarında) meme kanseri olanların riski normalin iki katıdır. Eğer birinci derece akrabalarından iki kişi meme kanseriyse risk ortalamanın beş katına çıkar. Eğer erkek kardeş veya baba meme kanseriyse risk daha da artar.
Genetik aktarım: Bazı vakalardaki kuvvetli aile meme kanseri hikayesi anormal (değişime uğramış, mutasyona uğramış) BRCA1 veya BRCA2 genlerine bağlıdır (BReast CAncer one, Breast Cancer two).
Normalde herkeste olan BRCA1 ve BRCA2 genleri hücre zedelenmelerini onarıp meme, over (yumurtalık) ve diğer doku hücrelerinin sağlıklı üyümesini sağlar. Ama bazı ailelerde bu genler hasarlanmıştır ve görevlerini yerine getiremedikleri için meme, over (yumurtalık) ve diğer organların kanser riski artar. BRCA1 ve BRCA2 mutasyonları meme kanserlerinin yaklaşık %10’undan sorumludur.
Bir insanda BRCA mutasyonu saptanması onda mutlaka kanser olacağını göstermez ama normalde her 8 kadından biri (yaklaşık %12) meme kanseri olurken BRCA mutasyonu olan kadınların %72’sinde meme kanseri görülmektedir.
BRCA mutasyonu olanlarda sedece meme kanseri değil over (yumurtalık) kolon (kalın bağırsak),pankreas kanseri ve malign melanom da daha sıktır. Erkeklerde BRCA mutasyonu varsa meme kanseri olmayanlara göre 80 kat daha sık görülür.
Aşağıda sıraladığımız durumlar mevcutsa sizde meme kanserine yol açan genetik mutasyonu olabilir;
BRCA kadar sık görülmese de meme kanserine yol açan başka genetik mutasyonlar da vardır. Az görülseler bile BRCA kadar önemli olabilirler. Genetik mutasyonlar ne kadar riskli olduklarını belirtebilmek için sınıflandırılmıştır;
Tüm bu genlerin test edilmesi mümkündür.
Göğüs bölgesi radyoterapi almış olmak: Bazı lenfoma hastalıklarında göğüs bölgesine radyoterapi verilmektedir. Özellikle ergenlik döneminde, meme gelişimi devam ederken bu bölgeye radyoterapi alanlarda meme kanseri riskinin arttığı belirtilmektedir. Çok yaygın bir durum olmadığı için kesin oran vermek zordur.
Memede tanı almış kanser dışı durumlar: Memede biyopsi ile atipi olmadan proliferasyon gösteren lezyonlar (normal görünen meme hücrelerinin aşırı çoğalması hali) saptandıysa meme kanseri gelişme riski iki kat artar. Bu tür lezyonlar şunlardır;
Meme biyopsisinde atipik proliferasyon gösteren lezyonlar (normal görünmeyen meme hücrelerinin aşırı çoğalması hali) saptandıysa meme kanseri gelişme riski 4-5 kat artar. Bu tür lezyonlar şunlardır;
Memede henüz kanser olmamış kanser olma ihtimali yüksek lobüler karsinoma insitu varsa kanser gelişme riski 7-11 kat artmıştır.
Irk ve etnik köken: Meme kanseri beyaz ırk kadınlarında siyah ırk, Hispanik ve Asya kadınlarından biraz daha sık görülür. Ancak genç yaşta siyah ırkta görülen meme kanseri çok daha agresif seyirlidir ve genellikle tanı anında daha ileri safhadadır. Yine en agresif meme kanseri formu olan “triple negatif meme kanseri” tipi siyah ırkta daha sıktır.
Aşırı kilolu veya obez olmak: Vücut kitle indeksi (vücut ağırlığının boyun metre cinsinden karesine bölünmesi) 25’ten büyük olanlarda hem meme kanseri riski hem de tanı almış olanlarda nüks olasılığı artar. Bunun sebebi yağ hücrelerin östrojen üretmesidir. Çok yağ çok östrojen demek, çok östrojen de östrojen reseptörü pozitif meme kanserinin gelişip büyümesi demektir.
Doğurganlık hikayesi: Hiç çocuk doğurmamış veya ilk doğumu 30 yaşından sonra yapmış kadınlar ilk doğumunu 30 yaşından önce yapmış olanlara göre daha sık meme kanseri riskine sahiptir. Bunun sebebi meme dokusunun ilk doğum ile birlikte mature olmasıdır.
Emzirme hikayesi: Biryıldan uzun süre emzirenlerde emzirmeyenlere göre meme kanseri riski düşüktür. Bu bir yıldan az emzirenlerde o kadar belirgin değildir. Bunun sebebi sürekli süt ürretmeye çalışlan meme dokusunun kötü hücrelere dönme olasılığı azalır. Kadın emzirdikçe daha az adet görür, üstüne gebelik boyunca atladığı 9 döngü de eklenince maruz kaldığı östrojen daha az olduğu için daha az meme kanseri görülür. Bu daha çok doğum sayısında daha belirgindir. Bir de gebe ve emziren kadın genellikle beslenmesine dikkat eder, sigara içmez alkol tüketmez, dolayısı ile bunların ikincil kazançları da işe yarar.
Adete başlama (menarj) ve adetten kesilme (menapoz) yaşları: 12 yaşından erken adet göremeye başlayanlar ve 55 yaşından sonra menapoza girenlerde meme kanseri daha sıktır. Bunun sebebi östrojene maruz kaldıkları toplam sürenin daha uzun olmasıdır.
Hormon replasman (yerine koyma) tedavisi (HRT): Bu tedaviye “östrojen replasman tedavisi”, “menopozal hormon tedavisi” veya “postmenopozal (menapoz sonrası) hormon” tedavisi de denmektedir. Amacı kadınların menapozda yaşadıkları hormonal değişikliğe bağlı şikayetleri hafifletmektir. Bu tedaviler iki tiptir;
HRT veriliş yolu da iki türlüdür;
Sistemik HRT: Yüksek doz hormon hapla, deri bantları ile, jelle, spreyle veya vajinal halka ile sistemik olarak verilir. Hormon kana karışıp vücudun her yerine ulaşır. Menapozdaki sıcak basması ve gece terlemesi gibi şikayetleri hafifletir.
Topikal (Lokal) HRT: Düşük doz hormonun kremle, hapla veya halka ile vajene uygulandığı ya da yerleştirildiği tedavi şeklidir. Burada hormonun çoğu vajinal dokuda kalır. Menapozun seks sırasında vajinal kuruluk veya rahatsızlık gibi şikayetlerini tedavi için kullanılır.
HRT, hem meme kanseri gelişme riskini hem de meme kanseri tedavi edilmiş kadınlarda nüks etme olasılığını arttırır. Burada ne tip bir HRT’ini, ne dozda, kaç yaşında ve ne süre ile aldığı önem taşır. 2002’de yayımlanan bu konudaki çalışmalar HRT tedavisi alan kadın sayısını dramatik şekilde azaltmıştır. Ama yakın dönemde yapılan çalışmalar seçilmiş vakalarda kullanmanın hasta konforu ve başka sebeplerle gerekli olabileceğini göstermiştir. Yüksek doz kombine HRT alanlarda düşük doza göre risk daha fazladır.Yıllar süren HRT tedavisi meme kanserinin daha ileri evrede ortaya çıkmasına da neden olur. HRT kesildikten sonra etkisi 10 yıl kadar sürer.
Sadece östrojen içerenlerin meme kanseri riski o kadar çok değildir ama eğer uterus (rahim) yerinde ise bu tedavinin endometrial kanser riskini arttırdığını unutmamak gerekir.
Alkol tüketimi: Alkollü içecekler (bira, şarap ve yüksek dereceli alkoller) kadınlarda hormon reseptör pozitif meme kanseri riskini arttırır. Haftada 3 birim tüketenler ortalamadan %15 daha fazla meme kanseri gelişme riskine sahiptir. Her gün içenlerde ise buna ek bir %10 daha fazla olduğu söylenmektedir.
Gençler, 9-15 yaş arası kızlar, haftada 3-5 birim alkol alırsa emsallerinde 3 kat fazla iyi huylu medme kitlesi gelişme riski yaratır. Memede iyi huylu kitleler de ileride meme kanseri riskini arttırır.
Dens (yoğun) meme dokusu: Kadınların yaklaşık yarısında meme dokusu denstir. Dens meme daha çok meme dokusu daha az yağ dokusu içerir. Dens meme demek düzgün, şeklini koruyan meme demek değildir. Dens meme sadece mammografide anlaşılabilecek bir özelliktir. Dens meme dokusu meme kanserinin tanısını güçleştirir, geciktirir. Dens memesi olanlarda olmayanlara göre meme kanseri riski daha fazladır.
Uluslararası sınıflamaya göre A) Yağlı meme (kadınların %10’u). B) Dağınık fibrogaldüler dansite (%40) C) Heterojen (yer yer) dens meme (%40) D) Aşırı dens meme (%10). Dens memelerde 2D mammografi yerine 3D tomosentez yapmak kanser taraması için daha güvenilir sonuçlar verir.
Egzersiz: Sedanter hayat (hareketsiz) meme kanseri riskini arttırır. Haftada 4-7 saatlik orta ya da sıkı bir egzersiz meme kanseri riskini azaltacaktır. Egzersiz kan şekerini düzenler, meme hücrelerinin büyüme ve davranışını etkileyen insulin büyüme faktörünü sınırlar (insulin growth factor)
Sigara: Sigara pek çok hastalık yaptığı gibi özellikle premenopozal (menapoza girmemiş) genç kadınlarda meme kanseri riskini. Pasif içicilik (içmediği halde yoğun sigara dumanına maruz kalmak) ile postmenopozal (menapoza girmiş) kadınlarda meme kanseri arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Sigara ayrıca meme kanserli kadınlar radyoterapi alırken akciğer hasarını arttırır, meme kanseri cerrahisi sonrası yara iyileşmesini bozar, deri fleplerinde nekrozu kolaylaştırır, HRT alanlarda pıhtı oluşmasına emboli atmasına zemin hazırlar.
Kanda düşük Vitamin D düzeyleri: Vit-D’nin meme kanserinden koruduğuna dair veriler mevcuttur, kan seviyesinin düşük olması meme kanseri riskini arttırır.
Gece yüksek şiddette ışığa maruz kalmak: Çeşitli çalışmalarda gece yüksek şiddette ışık altında çalışan fabrika işçisi, doktor, hemşire, polise gibi kişlerde gündüz çalışanlara göre daha sık meme kanseri görülmektedir.
Sağlıksız beslenmek: Tüm kanserlerin gelişiminde %30-40 oranında alınan sağlıksız gıdaların etkisi olduğu düşünülmektedir. Meme kanseri için suçlanacak özel bir gıda yoktur. Ama bölgesael olarak sebze ağırlıklı ve yağda fakir diyet tüketilen yerlerde meme kanseri daha az görülmektedir.
Kimyasallarla temas: Kozmetiklerde, gıdalarda, çim alan ve bahçelerde, plastikte, güneş kremlerinde, suda, hazır gıdada ve ızgarada pişmiş etlerdeki kimyasallarla temasın çeşitli kanserlere yol açtığı görüşü hakimdir. Ancak bu tür kimyasalların çok çeşitliliği, temas veya alınsan dozun miktarının kestirlemez oluşu yorumu güçleştirmektedir.
Meme kanseri için risk faktörü olan bazı şeyleri değiştirmemiz mümkün değildir. Cinsiyetimiz, ırkımız, etnik kökenimiz, genetic yapımız, yaşımız, aile hikayemiz, kişisel kanser geçmişimiz, meme yoğunluğumuz, ilk adet yaşımız, menapoza girme yaşımız ve hastalıklarımız nedeniyle aldığımız tedavileri değiştiremeyiz. Bu konulardaki handikaplarımızı değiştirebileceğimiz şeylerle dengelemeye çalışmak bu konuda yapabileceğimiz tek şeydir.
Hayatımızda meme kanseri riskini azaltmak için yapmamız gerekenler;
Kadınlar meme gelişimi başladığı andan itibaren en az ayda bir kez, memesini kendi eliyle, yatar pozisyondayken değerlendirmelidir. İki muayene arası ele gelecek bir kitle doktora gitmek için sebeptir.
Her kadın en geç kırk yaşından itibaren yıllık meme kontrolü için doktor muayenesine gitmelidir.
Ailesinde birden çok meme kanseri olanlar ile ailesinde BRCA gen mutasyonu bulunmuş kişiler kendi kontrollerinin nasıl yapılacağını ve kendisinde genetik değerlendirme yapılıp yapılmayacağını öğrenmek için doktora gitmelidir.
Çeşitli risk faktörleri varlığında doktor muayenesine ve mammografi çekimlerine 40 yaş öncesi başlanabilir. Genel olarak aile bireylerinde biri meme kanseri ise onun meme kanseri tanısı aldığı yaştan 10 yıl önce muayeneye başlanmalıdır (bu yaş 40 yaşından büyük çıkıyorsa mauyene yine de 40 yaşında başlamalıdır).
Doktor muayenesinde muayenesine, radyolojik bulgularında veya hastanın ailesinde geişen meme kanseri hikayesi değişikliğine göre kontrol sıklığını düzenleyecektir.