Metabolik veya bariyatrik cerrahi, aşırı obeziteyi ve buna bağlı metabolik hastalıkları tedavi etmek için yapılan cerrahi işlemleri ifade eder. Metabolik veya bariyatrik cerrahi obezitenin diğer tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınamadığı veya kişinin sağlığına ciddi zarar verebileceği durumlarda kullanılır. Bu cerrahi girişimler kilo kaybı yaratmak için mide hacmini vve/eya bağırsakların emme kapasitesini azaltmaya yöneliktir.
Morbid obezite (aşırı şişmanlık) tedavisinde birincil tercih, yaşam ve davranış tarzı değişiklikleri, diyet, ve egzersizi içeren konservatif yaklaşımlardır. Ancak, bu yaklaşımların başarılı olmadığında veya arzu edilen kadar kilo kaybı sağlanamadığında cerrahi tedaviye geçiş yapılabilir. Morbid obezite için cerrahi tedavi, genellikle diyet ve egzersiz programlarına yanıt vermeyen veya aşırı kilonun neden olduğu ciddi sağlık riskleri taşıyan kişilere önerilir. “Metabolik veya bariyatrik cerrahi”nin amacı, midenin boyutunu veya sindirim sisteminin işleyişini değiştirerek kilo kaybını teşvik etmektir.
“Amerikan Metabolik ve Bariatrik Cerrahi Derneği” (ASMBS) ve “Uluslararası Obezite ve Metabolik Bozukluklar Cerrahi Fedarasyonu” (IFSO) 2022 yılında herhangi bir ek morbiditesi olmayan kişilerde ameliyat endikasyonunu BMI>35 kg/m2, ek morbiditesi olanlarda da BMI 30-34.5 kg/m2 olarak belirlemiştir. Bu yeni kriterlerde Asya kökenlilerde BMI>27.5 kg/m2 olanlara da cerrahi öneriliyor.
"Morbidite", hastalıkla ilişkilendirilebilecek herhangi bir durumun sıklığı veya yaygınlığıdır. Morbidite, genellikle bir toplum veya belirli bir grup insan için belirli bir süre boyunca belirli bir hastalığa sahip olma riskini ifade eder. Morbidite, bir hastalığın olası etkilerini anlamada ve bir hastalık veya durumun toplumdaki yaygınlığı ve etkilerini değerlendirmede kullanılır. Örneğin, bir popülasyondaki hipertansiyon (yüksek tansiyon) morbiditesi, o popülasyondaki insanların yüksek tansiyon geliştirme riskini ifade eder. Morbidite, genellikle ölüm oranları (mortalite) ile birlikte değerlendirilir. Bir hastalığın morbiditesi yüksekse, bu hastalığa yakalanan kişilerin yaşam kalitesi veya genel sağlık durumu olumsuz yönde etkilenebilir.
Metabolik ve bariyatrik cerrahi kardiyovasküler hastalık, hipertansiyon, uyku apnesi, tip II diyabet, alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer, steotahepatitis ve kansere (özellikle meme, endometrium –rahim- ve prostat kanseri) bağlı ölüm riskini azaltır.
Uygun yapılan cerrahi sonrası morbiditelerin düzelme sıklığı yaklaşık olarak şöyle verilmektedir;
Tip II diyabet %92, hipertansiyon %75, obstrüktif uyku apnesi %96, Dislipidemi %76, kardiyovasküler hastalık %58.
Genellikle hastalar “Metabolik ve bariyatrik cerrahi” sonrasında hastalar fazla kilolarının %60’ını ilk altı ayda, %77’sini de ilk yılda verirler. Yine kabaca hastalar beş yıl boyunca fazla kilolarının %50’isini vermiş olarak hayatlarını sürdürür.
Metabolik ve bariyatrik cerrahi sonrasında, beslenme alışkanlıklarında önemli değişiklikler yapmak gerekecektir. Genellikle, ameliyattan sonra hastaların diyeti çok az miktarda sıvıyla başlar. Bu bir enjektör suyu (25-30 ml) yavaş yavaş (5-10 dk) içmek şeklinde olur. Ardından püre ve yumuşak yiyeceklere geçilir ve zamanla yavaş yavaş katı gıdalara geri dönerler. İlk altı ay hasta aşırı derecede aç kalmasına ragmen mideden salına iştahla ilgili hormonlar olmadığı için yemek isteği olmayacaktır.
Besin alımı hacmen azaldığı ve bazı besinlerin emilimi değiştiği için, cerrahi sonrası vitamin ve mineral desteği gerekir.
Metabolik ve bariyatrik cerrahi, obezite ve metabolik hastalıkların tedavisinde etkili bir yol olabilir, ancak cerrahi öncesinde ve sonrasında doktorunuzun yönlendirmelerini takip etmek çok önemlidir. Metabolik ve bariyatrik cerrahi sonrası sağlıklı beslenme alışkanlığı geliştirmek ve düzenli egzersiz başarı şansını artırıp uzun vadeli sonuçları iyileştirebilir.
Morbid obezitede ek morbideteler (komorbidite):
Metabolik ve bariatrik cerrahi zayıflama programları ile birlikte düşünülmek zorundadır:
Metabolik ve bariatrik cerrahi kontraendikasyonları (yapılmaması gereken durumlar):
Günümüzde bu amaçla yapılmış olan bazı ameliyatlar artık neredeyse terk edilmiştir (vertikal bantlı gastroplastı ve ayarlanabilir mide bantı “adjustable gastric badning” gibi)
Obezite ameliyatları kilo kaybettirme mekanizmasına göre kabaca restriktif (sınırlayıcı / küçültücü) ve malabsorptif (emilimi bozan) şeklinde iki gruba ayrılır. Her iki grup ameliyat da doygunluk hissi yaratarak kilo verdiren hormonal değişikliklere yol açar. Bazen her iki fonksiyona sahip ameliyatlar da aynı anda veya ikinci bie seansta yapılmaktadır
Tüp mide ameliyatı en sık yapılan “Metabolik ve bariatrik cerrahi” ameliyatıdır. Midenin yaklaşık %80’i alınarak kalanı muza benzeyen bir tüp gibi bırakılır.Tüp mide hacmi küçük olduğundan kişi çok az gıda ve kalori alarak kilo verir. Mide çıkınca azalan “ghrelin” hormonu ve diğer nörohormonal değişiklikler nedeni ile de hasta daha az açlık hisseder. Bu ameliyat ince bağırsak boyunu değiştirmez.
Diğer ameliyatlara göre cerrahi teknik nispeten daha kolaydır. Duodenal “switch”li biliyopankreatik diversiyonun (BPD-DS) veya tek anastomozlu dudeno-ileal bypasslı tüp midenin (SADI-S) ilk basamağı olarak uygulanabilir. Dikiş hattından kaçak ve kanama gibi nadir ama ciddi komplikasyonları olabilir. Eskiden var olan gastroözefajeal reflü hastalığı (GÖRH) şiddetlenebilir veya yokken ortaya çıkabilir.
Hem küçültücü hem malabsorbtif (normal emilimi bozan) bir ameliyattır. Yaklaşık 30 ml hacmi olan midenin ilk kısmı kalanından ayrılarak bir poş (cep) yaratılır. Bu poşa uzun bir ince bağırsak kısmı atlanıp ince bağırsak (jejenum) geçişi yavaşlatacak kadar küçük bir ağızla bağlanır. Böylece alınan gıda midenin kalanını ve ince bağırsakların ilk bölümü bypass eder, emilebilen gıda ve kalori azaltılmış olur.
Bu ameliyat diyabeti tedavi etmede oldukça başarılıdır. Altı yıl sonrasında iyileşme oranı yaklaşık %62’dir. Aynı zamanda hem obezite ile ilişkili kardiyovasküler hastalıklar, diyabet ve kanser riskini azaltır hem de bunlara bağlı ve genel ölüm sıklığını düşürür.
Komplikasyonları anastomoz kaçağı, ve kanamadır. Bazen yüksek oranda şeker ve yüksek oranda yağ içeren gıda alımından sonra hafif baş ağrısı, terleme, bulantı, karın ağrısı ve ishalle seyreden “Dumping Sendromu” görülebilir. Uzun dönemde de özellikle NSAID kullanan ve sigara içenlerde mide ince bağırsak bağlantısında ülser gelişebilir.
Yetersiz kilo kaybı, geri kilo alma ve tüp mide ameliyatı sonrası reflü gelişmesi gibi komplikasyonlarla yapılan revizyon ameliyatları giderek artmaktadır. Bu ameliyatlar öncesinde hastalar endoskopi ve görüntüleme yöntemleri kullanılarak iyi değerlendirilmeli doğru karar alınmalıdır.
BPD-DS Amerika Birleşik Devletlerinde bariyatrik ameliyatların %5’inden azını oluşturmaktadır. Her geçen gün daha sık uygulanmaya başlamıştır. Genellikle aşırı obez hastalar için uygulanmaktadır (BMİ>50kg/m2). Tek ya da iki basamaklı (önce tüp mide ameliyatı, kilo verince duodenal makaslı ”switch“ eklenir) olarak yapılabilir.
Bu ameliyatla incebağırsağın 2/3’ü ila ¾’ü bypass edilmiş olur. Tüp mide ameliyatını (sleeve gastrektomi) takiben duodenum pilordan ayrılır ve kapatılır. İnce bağırsak bir yerinden ikiye ayrılıp aşağıda kalan kısmı pilora uç uca ağızlaştırılır. Ayrılmış bağırsağın üst kısmı da kalın bağırsağa yakın yerine ağızlaştırılır. Böylece yaklaşık 2 metre ince bağırsak bypass edilmiş olur. Böylece gıda emilimi azalmış olur.
BPD-DS teknik olarak “Tüp Mide” ve “RYGB” ameliyatlarına göre teknik olarak zordur ama kilo kaybettirme ve tip II diyabet tedavisinde en etkili yöntemdir. Komplikasyon riskleri diğerlerinden biraz daha fazladır. Malabsorpsiyon, steatore ve beslenme eksiklikleri oluşur hasta ömür boyu destek almalıdır.
BPDS-DS gibi SADI-S de tüp mide ameliyatını takiben duodenumun ilk kısmının bölünmesini içerir. Tek ya da iki basamaklı bir ameliyat olarak yapılabilir. Tek fakı anastomoz için uzun bir loop kullanılmasıdır bu nedenle emilim için daha uzun bir ortak kanal vardır. BPD-DS ameliyatına göre nispeten daha kolay, daha hızlı yapılabilen ve daha az beslenme problem rsikleri olan bir ameliyattır. Ama Roux-en Y bacağı olmadığı için reflü hastalığı (GÖRH) gelişme veya varsa kötüleşme riski yüksektir.
Mide içi balonlar; Çeşitli materyallerden yapılır, çeşitli sıvılarla doldurulur, ya endsokopik olarak çıkartılır ya da kendiliğinde patlayarak çıkar. Mide içinde hacim yaratarak doygunluk yaratır. Başta kilo kaybeder ama uzun döenm başarısı düşüktür.
Endoskopik tüp mide; Endoskopik yolla mide içinde dikiş konarak mide hacmi küçültülür. Akordiyon mide işlemi de denmektedir . Komplikasyon olasılığı nispeten düşüktür. İşlemin eski hale geri dönme potansiyeli vardır. Beş yıllık sonuçları makluldür ama daha uzun veri yok.
Artık pek kullanılmamaktadır. Çoğu hastada da bantları çıkarıp tüp mideye dönülmüştür. Midenin üst kısmına yerleştirilen bir şişirilebilir bant sisteminin cilt altına yerleştirlen bir hazneden sıvı ile doldurulup mide hacminin küçültülmesi prensibine dayanır. Bantın yer değiştirmesine bağlı komplikasyonlar sıktır.
Metabolik ve bariatrik cerrahi sonrası bir dizi potansiyel sorun ortaya çıkabilir. Bu sorunlar hastanın öncül sağlık durumuna, cerrahi girişimin türüne ve kişisel faktörlere bağlı olarak değişebilir. Sık görülen sorunlar şunlardır:
Bunlar metabolik ve bariatrik cerrahi sonrası karşılaşılabilecek yaygın sorunlardır. Ancak her hasta ve uygulanan “metabolik ve bariatrik cerrahi” farklıdır. Çıkabilevek sorunlar ameliyat sonrasında dikkatli takip ve uygun yönetim ile erken farkedilip sonuçları hafifletilebilir hatta hayatı tehdit etmeden tedavi edilebilir. Ama bazı komplikasyonlar çok ağır seyredebilir, hastanın rezervi bununla baş etmeye müsait olmayabilir veya uygulanan tedaviye yanıt alınamayabilir ve işler pek çok ameliyuatta olduğu gibi çok aksi seyredebilir. Bu nedenle hastalar, cerrahi sonrası yaşadıkları herhangi bir sorunu doktorlarıyla paylaşmalı ve uygun tedaviyi almalıdır.
Bariyatrik cerrahi sonrası, vücudun besin emilimini etkileyen değişiklikler nedeniyle vitamin ve mineral eksiklikleri riski artar. Bu nedenle, cerrahi sonrası hastaların vitamin ve mineral takviyelerine ihtiyacı olabilir. İhtiyaç duyulan vitamin ve mineral takviyeleri, cerrahinin türüne, hastanın genel sağlık durumuna ve cerrahinin sonrasında izlenen diyet ve yaşam tarzına bağlı olarak değişebilir. Ancak, genellikle aşağıdaki vitamin ve minerallerin takviye edilmesi önerilir:
Bu takviyelerin hangi dozda alınması gerektiği ve ne sıklıkla alınması gerektiği, hastanın cerrahi sonrası izlenen diyet, sağlık durumu ve doktor tavsiyelerine bağlı olarak değişebilir. Hastalar, cerrahi sonrası takviyeleri konusunda doktorları veya bir beslenme uzmanı ile görüşmelidirler.
Bariyatrik cerrahi sonrası vitaminler, çeşitli formlarda ve yöntemlerle alınabilir. Hangi formun tercih edileceği, cerrahinin türüne, hastanın toleransına ve doktor tavsiyelerine bağlı olabilir. İşte bariyatrik cerrahi sonrası yaygın olarak kullanılan vitamin formları ve bunların alınma yolları:
Hangi formun tercih edileceği, hastanın bireysel gereksinimlerine, cerrahi sonrası toleransına ve doktor tavsiyelerine bağlı olacaktır. Bu nedenle, bariyatrik cerrahi sonrası vitamin ve mineral takviyeleri konusunda doktorunuzla veya beslenme uzmanıyla görüşmek önemlidir.
Evet, bariyatrik cerrahi sonrası kabızlık sorunu bazı hastalarda görülebilir. Bariyatrik cerrahi, sindirim sistemi üzerinde önemli değişikliklere neden olabilir ve sindirim sürecini etkileyebilir. Kabızlık, sindirim sistemi sorunları arasında sıkça karşılaşılan bir durumdur ve bariyatrik cerrahi sonrası hastalarda da ortaya çıkabilir. İşte bariyatrik cerrahi sonrası kabızlığa yol açabilecek bazı faktörler:
Bariyatrik cerrahi sonrası kabızlık yaşayan hastalar, diyetlerini gözden geçirmeli ve yeterli lif alımını sağlamak için lifli gıdaları tüketmeye çalışmalıdır. Ayrıca, yeterli sıvı alımına dikkat etmek ve düzenli fiziksel aktivite yapmak da sindirim sistemi sağlığını destekleyebilir. Ancak, kabızlık devam ederse veya ciddileşirse, bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir. Uzmanlar, kabızlık sorununu değerlendirerek uygun tedavi yöntemlerini önerirler.
Bariyatrik cerrahi sonrası yaşanan kabızlık için hangi ilacın kullanılacağı, kabızlığın şiddeti ve altında yatan nedenlere bağlı olarak değişebilir. İlaç kullanımı öncesinde bir sağlık uzmanı ile görüşmek her zaman önemlidir, çünkü bazı ilaçlar belirli durumlarda uygun olmayabilir veya bazı hastalarda yan etkilere neden olabilir. Bununla birlikte, bariyatrik cerrahi sonrası kabızlık için sıkça kullanılan ilaçlar arasında şunlar bulunabilir:
Bu ilaçlar genellikle semptomların şiddetine bağlı olarak kısa süreli olarak kullanılır ve uzun süreli kullanımları önerilmez. Ayrıca, ilaç kullanımına başlamadan önce bir sağlık uzmanı ile görüşmek ve doğru dozajı belirlemek önemlidir. Bazı ilaçlar, özellikle bariyatrik cerrahi sonrası hastalarda bazı yan etkilere neden olabilir veya mevcut sağlık durumları veya ilaçlarla etkileşime girebilir. Bu nedenle, bir doktora danışmadan ilaç kullanmamak önemlidir.
Her hasta farklıdır ve dolayısıyla cerrahi zamanlaması da farklılık gösterebilir. Bu nedenle, abdominoplasti için en uygun zamanı belirlemek için bir plastik cerrahla görüşmek önemlidir. Plastik cerrah, hastanın özel durumunu dikkate alarak en iyi kararı verebilir ve cerrahiyi uygun zamanda planlayabilir.
Bariyatrik cerrahi sonrası beslenme, cerrahinin tipine ve hastanın bireysel ihtiyaçlarına göre değişebilir. Ancak, genel olarak, bariyatrik cerrahi sonrası beslenme aşağıdaki prensiplere dayanır:
Düşük hacimli, yüksek besleyici gıdalar: Bariyatrik cerrahi sonrası mide hacmi azalır ve bazı prosedürlerde sindirim sistemi değişir. Bu nedenle, yüksek kaliteli protein, lifli gıdalar ve vitamin ve mineral açısından zengin sebzeler gibi besleyici gıdalar tüketmek önemlidir. Bunlar, besin eksikliklerini önlemeye ve kilo kaybını desteklemeye yardımcı olabilir.
Bu prensipler, bariyatrik cerrahi sonrası beslenme planının temelini oluşturur. Ancak, her hasta farklıdır ve beslenme planı, cerrahinin türüne, hastanın sağlık durumuna ve diyet ihtiyaçlarına göre uyarlanmalıdır. Bu nedenle, bariyatrik cerrahi sonrası beslenme konusunda bir beslenme uzmanı veya diyetisyenle çalışmak önemlidir.
Bariyatrik cerrahi sonrası hastanede yatış süresi, cerrahi girişimin türüne, hastanın genel sağlık durumuna, cerrahın alışkanlıklarına ve en önemlisi bir sorun yaşanıp yaşanmadığına bağlı olarak değişir. Ancak, genellikle “Metabolik ve bariatrik cerrahi” sonrası hastanede yatış süresi bir ila üç gün arasındadır.
Cerrahi sonrası dönemde, hastanın iyileşme hızı, ağrı yönetimi, beslenme alışkanlıklarının yeniden öğrenilmesi ve diğer faktörler dikkate alınarak hastanede yatış süresi belirlenir. Özellikle hastanın kendi başına güvenli bir şekilde evde bakım alabileceği ve cerrahi sonrası komplikasyon riskinin minimize edildiği süreyi içerecek şekilde belirlenir.
Metabolik ve bariatrik cerrahi, genellikle obeziteyi yönetmek veya kilo kaybını teşvik etmek amacıyla yapılan bir dizi cerrahi prosedürü kapsar. Her cerrahi işlemde olduğu gibi, bariyatrik cerrahinin de potansiyel riskleri ve komplikasyonları vardır. Bu komplikasyonlar arasında şunlar bulunabilir:
Bunlar, bariyatrik cerrahi sonrası ortaya çıkabilecek olası komplikasyonlardan sadece birkaçıdır. Ancak, bu komplikasyonların çoğu nadirdir ve uzman cerrahlar tarafından yapılan cerrahi işlemler genellikle güvenlidir. Hastaların cerrahi öncesi ve sonrası dönemde dikkatli bir şekilde takip edilmesi, komplikasyon riskini azaltabilir.
Morbid obezite (şiddetli obezite),kişinin sağlığını ciddi şekilde etkileyen ve tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Morbid obezite ameliyatı adayları için psikiyatrik engeller, ameliyatın güvenli bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için değerlendirilmesi gereken önemli faktörlerden biridir. Psikiyatrik engeller, bir kişinin ameliyat öncesinde veya sonrasında yaşayabileceği psikolojik zorluklar ve durumlar olarak tanımlanabilir. Bu engeller arasında şunlar bulunabilir:
Psikiyatrik engeller, morbid obezite ameliyatı için bir risk değerlendirmesi yapılırken dikkate alınmalıdır. Her bir kişiye özgü durumlar göz önüne alınarak, uygun tedavi planı ve destek sağlanmalıdır. Özellikle psikolojik destek ve danışmanlık, ameliyat öncesi ve sonrasında bu tür engellerle başa çıkmaya yardımcı olabilir.
Yeme bozuklukları, normal yeme alışkanlıklarının dışına çıkan ve kişinin fiziksel veya psikolojik sağlığını etkileyen bir dizi davranış ve düşünce deseni demektir. Yeme bozuklukları, yiyeceklerle ilişkili anormal davranışlar, duygusal zorluklar ve genellikle vücut imajı veya kilo endişeleriyle ilişkilendirilir. En yaygın yeme bozuklukları arasında “anoreksiya nervosa”, “bulimiya nervosa” ve “tıkınırcasına yeme bozukluğu” bulunur. İşte bu yeme bozukluklarının kısa tanımları:
Bu yeme bozuklukları, hem fiziksel hem de psikolojik sağlık üzerinde ciddi etkilere sahip olabilir. Tedavi genellikle bilişsel davranışçı terapi, psikoterapi, beslenme danışmanlığı ve bazen ilaç tedavisi gibi çoklu yaklaşımları içerir. Yeme bozukluğu olan kişilerin profesyonel yardım alması önemlidir, çünkü bu bozukluklar ciddi sağlık sorunlarına ve hatta ölümcül sonuçlara yol açabilir.
Sevgili Gökhan hoca ile Haziran 2022'de sol göğsümde tespit edilen kitle sebebiyle tanıştım. İlk muayenede güven veren pozitif kişiliği, güleryüzü yaşadığım ürkütücü olayı katlanır{...}
09.05.20232009 yılından itibaren kontrol altında olduğum tiroid nodül'üm 2011 yılında uyarı vermeye başladı. Aile öykümde kanser vakası olması nedeniyle korkum ve endişem üst düzeydeydi. Dah{...}
28.04.2023Sizinle tanışmama kızım Ebru vesile oldu. İyiki de olmuş. Bağırsak ameliyatımı siz yaptınız. Üstünden yıllar geçti hiçbir şikayetim olmadı. Çok teşekkür ederim Allahım sizin gibi d{...}
28.04.2023