Dilimizde “kıl dönmesi” olarak yerleşmiş bu hastalık tıbbi literatürde “pilonidal kist”, “pilonidal sinus” veya “pilonidal hastalık” olarak tanımlanmaktadır.
“Pilonidal” Latincede “kıl yumağı” demektir. Kaba, kıvırcık kılları olan kişilerde, dökülen kılların friksiyonla (sürtünme ile) deriye batarak gömülmesi ve önce bir kesecik yaratıp sonra da deri içine gömülü küçücük bir vazoya benzeyen “sinus” halini alması ile ortaya çıktığı düşünülmektedir.
“Pilonidal sinus” nadiren vücudun koltuk altı, göbek deliği, parmak arası ve kasık bölgesi gibi yerlerinde görülse de esas olarak kuyruk sokumunda iki kalça arasındaki yarıkta görülür.
Hiç sorun çıkartmayan, şikayet yaratmayan formunda, muayenede tam orta hatta anüse (makat) yakın bölgede bir birine çok yakın ve genellikle bir kaç tane, toplu iğne başı kadar, içinden bir kaç adet kılın çıktığı delik şeklindedir. Bazen bu deliklerin ağzı kapalıdır ve kendini yine aynı yerleşimde santimetreden küçük yumru şeklinde gösterir. Bu duruma pilonidal kist denir.
Pilonidal kistler iltihaplanırsa üzeri kızarık hassas ve içinde sıvı varmış intibaı veren bir hale gelir. Bu duruma da pilonidal apse denir. Pilonidal apse ya kendiliğinden ya da doktor tarafından açılarak drene olur. Böylece orta hattaki milimetrik sinüs ağızları yerine orta hattan uzak birden fazla sayıda olabilecek akıntılı sinüslere dönüşür.
Üzerine oturulmadan da acı veren, üzeri kızarık, sıcak ve hassas bir şişlik (apse) ile saptanabilir. Apsenin büyüklüğüne bağlı olarak hastada ateş olabilir. Bu şişlik kendiliğinden, üzerine sürülen çeşitli merhemlerden sonra ya da doktorun bistüri ile üzerini açması sonucunda iltihaplı bir akıntı şekline dönebilir.
Eğer kişi bu hale gelmişken doktora gitmezse akıntılar aralıklarla devam eder. Tekrarlayan pilonidal sinus apseleri kuyruk sokumunda giderek orta hattan daha uzağa yayılan köstebek yuvası gibi ağızları olan bir tabloya dönüşür.
Akıntı ve apse yoksa tedavi ihtiyacı yoktur. Sadece küçük pilonidal sinus ağızları olan kişilerde içinden çıkan kıllar düzenli olarak cımbızla alınırsa, kalça arasındaki bu yarık kuru ve temiz tutulursa çevresindeki kıllar düzenli aralıklarla temizlenir ya da epilasyonla yok edilirse hastalığa dönüşme (apse ve akıntılı sinus) olasılığı azaltılmış olur.
Bölgeyi kuru tutmak için banyo sonrası ya da evde olunan dönemlerde terleyince saç kurutma makinesi kullanılabilir. Ev dışında kuyruk sokumunun terlediği hissedilince tuvalet kağıdı ile kurulayıp bir kaç dakika açıkta beklemek yeterlidir.
Pilonidal kist inflame olduysa (enfekte olmuş ama boşaltacak apse henüz yok) antibiyotik ve ağrı kesici verilip iki üç güne bir kontrol edilir (apse gelişirse boşaltmak için)
Apse olduysa bistüri ile ağzı kapanmayacak kadar geniş şekilde drene edilir (kesilerek iltihabın akması sağlanır),antibiyotik ve ağrı kesici verilip pansumanlarla toparlaması beklenir.
Sürekli akıntılı sinus ya da sinüsler haline geldiyse artık cerrahi uygulanmalıdır. Cerrahi öncesi bölgede inflamsayon (kızarıklık, hassasiyet) varsa antibiyotik tedavisi ile bunun yatışması beklenir.
Pilonidal sinusün farklı klinik durumlarında kesin çözüm olduğu iddaa edilen çeşitli cerrahi olmayan uygulamalar yapılmaktadır (fenol uygulaması, lazer koagulasyon gibi).
Kıl dönmesi cilt altında kişiden kişiye büyük farklar gösteren, köstebeklerin yer altı tünelleri gibi düzensiz, sınırları, büyüklükleri ve şekilleri belirsiz sinüsler yarattığı için bu tarz uygulamaların sonuçları da kişiden kişiye ve uygulamayı yapandan yapana büyük farklar göstermektedir.
Kıl dönmesinin oluş mekanizmasında orta hattaki yarığın rolü olduğu düşünüldüğünden bu yarığın ortadan kaldırılmadığı ya da kısmen düzeltilmediği tüm girişimlerde başarının düşük olduğunu savunanlar çoğunluktadır.
Orta hattaki çukurluk (yarık) duruyorsa yine sürtünme ile kıl dönmesi olacaktır denmektedir. Bu nedenle de ameliyat dışı çözümler hem akut dönemde %100 başarı sağlamamakta hem de akut sorunu çözülenlerde nüks genel olarak daha sık görülmektedir.
Kıl dönmesi (pilonidal sinus) için çok fazla sayıda cerrahi yöntem tanımlanmıştır. Cerrahide bir hastalık için çok sayıda ameliyat yöntemi tanımlanıyorsa kesin çözüm hala bulunamamış denebilir.
Marsupiyelizasyon: Pilonidal sinüs çıkartılıp cilt dikişlerle tabana yaklaştırılarak açık yara küçültülür. Yara yeri yaklaşık altı hafta da epitelize olur, bu süre boyunca pansumanla yara bakımı gerekir.
Primer eksizyon ve kapama: Pilonidal sinus çıkartılıp yara dudakları karşı karşıya getirilir. Küçük alan eksizyonları dışında uygulanması zordur. Orta hattaki yarık değişmemiş olduğu için tekrarı sık olabilir.
Orta hattı sağa ya da sola kaydıran “Cleft Lift” yöntemleri: Sinüs çıkartılırken asimetrik bir alan çıkartılıp orta hattın bir tarafa kaydırılması sağlanır.
Flep ameliyatları çıkartılan alan geniş olduğunda ortaya çıkan büyük boşluğu gerilimsiz bir şekilde kapatmak ve orta hattın yarığını kısmen düzeltebilmek için sağlam kalçadan flep kaydırılır.
Bunlar dışında da ufak tefek değişikliklerle çeşitli yöntemler tanımlanmıştır.
Benim kişisel tercihim “Limberg flep ameliyatı”dır.
Kıl dönmesi cerahisi sonrası sık tekrar ya da yara yeri sorunu yaşanmasının sebebi yöntemlerin zorluğu değil olayın bulunduğu yerdir;
Cerrahınızın önerdiği sürece yatarken yüzükoyun ya da yan yatılmalı, üzerine oturulmamalıdır. Tuvalet için klozet kullanılmalı, klozete direk oturmadan ellerden destek alınmalıdır. Yara yeri özellikle de makata yakın olan alan çok terleyen bir bölgedir. Burası ilk bir kaç hafta açık bırakarak ya da saç kurutma makinası tutarak kuru tutulmalıdır. Ameliyattan önce yapılmadı ise ameliyattan 2-3 hafta sonra bu bölgeye epilasyon yaptırılmalıdır.
Bu üç hastalığın da sebebi pilonidal sinus gibi bilinmemektedir, pilonidal sinüsün kuyruk sokumu dışı yerlerdeki hali ile karışlabilirler.